“Kırmızı Çizgi” adlı kişisel sergisinde Evren Erol; öznellik denen boyutu kuşatan ve kuran çizgilerin izini sürüyor. Küratörlüğünü Oğuz Erten’in yaptığı sergi, çeşitli biçimleriyle sınır deneyimini araştırırken, itaat ve ihlal olasılıklarını bir arada tartışıyor.

"Varoluşun temelindeki esaret ile yüzleşmek, kalıplar içindeki yaşamı reddetmek cesaret ister. Gerçek, tek ve değişmez midir? Dayatılan tüm psikolojik, sosyolojik, kültürel şemaya yeni önermeler ve yeni yörüngeler yaratmak mümkün müdür?”  gibi sorulardan hareket eden Evren Erol, “Kırmızı Çizgi”nin  değişim, dönüşüm, karşıtlık, ret ve kabul bağlamı gibi temel metaforlar çerçevesinde,  hayatın baş aktörü bireyin kendini yeniden var edebilme ihtimali için bir deney  alanı olduğunu söylüyor.
Evren Erol’un “Kırmızı Çizgi”si düz ve sürekli değil, kısa ve kesintili, geçici ve devingen. Bu biçimiyle “kırmızı çizgi” düzen tesis eden, anlam kuran her öznelliğin bünyevi eksiğine işaret ediyor. Heykelleri “kırmızı çizginin” içindeki tekinsiz boşluktan uç veriyor.
Bu heykellerde köpüren, şişen, kabaran yumrular eksikliğe işaret eden esrarengiz fazlalıklar gibi. Kırmızı çizgileri geriyor, esnetiyor, çarpıtıyorlar. Derinde tomurcuklanan her neyse heykelin pürüzsüz tenini ağrıtıyor, yırtıyor. Ardından sergi mekânının içine düşüyor dalga dalga akıyor ve mekânı istila ediyor. Erol’un heykellerigerçekliğe, onu yaralayarak dâhil oluyor.

Sergideki heykeller anlamın dilsiz, varlığın adsız kaldığı yere, sesin alanına yakın duruyor. Evren Erol’un “varlık üzerine düşünen formları” bir vadi içinde yankılanan ses gibi. Boşluğu doldurmadan, negatif mevcudiyeti kucaklıyor. Sergi gerçekliğin yarasından soluk alıyor, bir çığlıkta soluk veriyor. “Kırmızı Çizgi” ise bu yaranın hafifçe aralanmış dudakları.

Evren Erol hakkında:
1977’de İstanbul’da doğan Evren Erol, 1998 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Serigrafi Bölümü’nden, 2003 yılında Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü’nden mezun oldu. Sanatı, var olan gerçekliğe alternatif bakma yöntemleri geliştirebilmek noktasında, sanatçıya sonsuz özgürlük alanı yaratan kendini ifade etme ve sorgulama dili olarak görmektedir. Heykellerini, koşullara göre kendi varoluşunu biçimleyen düşünce ve kavramların, bilinçaltında yer alan değişimin yansıması olarak tanımlamaktadır. Değişim, dönüşüm, karşıtlık, ret ve kabul bağlamı gibi temel metaforlar çerçevesinde üretmektedir. 2012 yılında açtığı “KENDİNİ BULus”  başlıklı kişisel sergisinin yanı sıra birçok karma sergi ve sempozyumda yer almıştır. Heykel üretimiyle birlikte edebiyat alanında illüstrasyon çalışmalarını İstanbul’da atölyesi’nde sürdürmektedir.

İlgili Sergiler