Siz aslında bir düşsünüz, gecenin karanlığında, gündüzün aydınlığında, varla yok arası bir düş…
M.U.
Resimlerinin adeta imzası haline gelmiş fantastik figürleri ve canlı renkleriyle kendine özgü bir dünya yaratan Mehmet Uygun, “bir tür hayvan ansiklopedisi” olarak nitelendirdiği yeni projesinin ön örnekleri olan küçük boyutlu resimlerini 21 Mart-27 Nisan tarihleri arasında Bozlu Art Project Mongeri Binası’nda sergiliyor. Geçmiş, gelecek ve bugüne dair bir “bahçe” metaforundan hareket eden sanatçı, kendisi ile birlikte içinde yaşadığı doğayı da yok eden insanoğlunun sadece kendine yaşam hakkı tanıdığı bu dünyaya ilişkin alternatif görme biçimleri öneriyor.
Adını Hieronymus Bosch’un (1450-1516) “cennet ve cehennem” tasvirlerinin yer aldığı ünlü triptiğinden alan sergi, yaklaşık beş yüzyıl sonra bir sanatçının aynı kavramsal karşıtlığa günümüzden bir bakış önerisi. Desen ve rengin ön plana çıktığı bu resimlere kaynak oluşturan “düşsel bahçe”, bitki ve hayvanların olağanüstü çeşitliliği ve canlı renkleriyle geleceğe dair bir umut mu vaad ediyor yoksa izleyiciyi takip eden gözleriyle tekinsiz bir his yaratan ve dünyevi zevkleri anımsatan erotik çağrışımlarıyla yarı insan yarı hayvana dönüşen figürleriyle distopik bir dünya kurgusuna ve çoktan yitirilmiş bir doğa temsiline mi işaret ediyor?
Avrupa’da 19. yüzyılda türlerin çeşitliliğini kayıt altına alan ve bugün soyu tükenen canlıları görmemizi sağlayan suluboya doğa tasvirlerini akla getiren bu resimler, Mehmet Uygun’un düş bahçesinde beliren ve bildiğimiz hiçbir canlıya benzemeyen bir “türler ansiklopedisi”nin ilk örnekleri. Çalışmalarının başlangıç noktasını “Son resimlerimde yine insan, hayvan ve bitki kardeşlerimden ilham aldım. Her zaman olduğu gibi ortak kullandığımız dünyadan kendi dünyama geçiş yaptım. İnsanı hayvana, hayvanı insana dönüştürdüm. Onları bitkilerle bezedim. Ayrıca renk ve biçim denizinin ortasında kalmış bir ressam olarak çizginin de gücünü göstermek istedim… Ben onları her kılığa, her şekle sokarken, onlar bana geçmişten gelecekten haberler veriyor. Ben onları resimlerimde ışığa kavuştururken, onlar da bana hakikati gösteriyorlar…” sözleriyle açıklayan sanatçının odak noktasını oluşturan “bahçe” hem doğanın içinde olma ve diğer canlılarla iletişim kurma hem de ondan uzaklaşma halini temsil ediyor.
“Bahçe” metaforu doğanın hızla tüketildiği günümüzde, yaşamak için kendine yer bulmaya çalışan bitki ve hayvanlar için bir sığınak olduğu kadar, sanatçının kendine kurduğu yeni bir dünya tasviri de… Zemin yok, mekân yok, çizgilerin içindeki boşluk izleyiciyi resmi tamamlamaya davet ediyor, kendine, doğaya ve diğer canlılara yaptıklarını, kaybettiklerini ve hayal edemediklerini hatırlatırcasına….